Bugün yaşanan canice olayın ardından ben de kendi hikayemden bahsetmek istiyorum. Yargılanacağımı bile bile anlatacağım bir hikayeden.
Oldum olası naif bir insan oldum. Üniversiteyi bitirene dek kırılgan, naif, sevilmemek karşısında güçlü duramayacak olan, tahammülsüz, tam bir pamuk prenses. Her şey toz pembe, zaman zaman parlak ve janjanlıydı benim için. Arkadaşlık ilişkilerimde hep seçici aşk ilişkisinde doğru adamı bekleyen net bir çizgim vardı.
Bu anlatması güç bir hikaye. Senelerdir kimseye kolay kolay anlatmadığım ama benim senelerimi yiyen benden çok fazla şey götüren bir hikaye. Hazırsanız başlıyorum.
Veee senelerce beklediğim doğru adam geldi. Eveeet çok aşık olduğumu düşünüyorum pamuk gibi naif kırılgan bana bakarken gözlerinden aşk akıyor. O kadar merhametli o kadar ince düşünceli ki. Ben açken yemek yemiyor ben olmadan hiçbir şey yapmak istemiyor. Ruh ikizim, aynam, 10 dk fazla yaşaması için ömrümden günler verebileceğimi düşündüğüm bir adam. Onu diğerlerinden farklı kılan naif olması. Ellerimi öpmesi, en ufak bir sıkıntıma kendi sıkıntısıymış gibi içlenmesi. Parmağıma diken batsa orda oluyor, yüzünden görebiliyorum sanki kendi canı yanıyor. Bunları ileriyi daha dikkatle okuyun diye yazdım.
Bir zaman sonra sık şekilde tartışmaya başlıyoruz. İstediklerimizi birbirimize kabul ettirme düşüncesi belki. Bir akşam tartışıyoruz ve gece vakti sinirlenip az ilerdeki kafeye gidiyor beni orada yalnız bırakarak. Tehlikeli bir şehirdeyiz pek güvenli bir yer değil. Karşıdan atletli iki serseri geliyor ben yolumu değiştirerek adımlarımı hızlandırarak yürüyorum bunlar da duyacağım şekilde konuşup gülerek peşimden geliyorlar. O kadar korkuyorum ki adeta koşar adım ilerliyorum kafeye doğru epey uzaktayım. Bunlar iyice yaklaşınca imdaaat kimse yok mu diye bağırıyorum etrafta da kimseler yok can havliyle ilerlerken köpek sürüsüne rastlıyorum çok da korkarım köpekten. O kadar hızlı koşuyorum ki beni parçalamasınlar diye imdat çığlığıyla bağıra bağıra kafeye giriyorum. Buradaki aç köpekler bir kaç sene önce kızın birini tanınmayacak hale getirir seviyesinde saldırmışlardı, onu anımsadığımdan dizlerimin bağı çözülüyor. Yurda geliyorum kafam allak bullak. İlk kez kendimi bu kadar yalnız bırakılmış, çaresiz ve kafası karışık buluyorum. Çevremde duygusuz biri olarak bilinirim ama o gün gözlerim dolu dolu duşa giriyorum. Hayır diyorum ağlamayacağım olur böyle kızgınlık anları. Ama içten içe güvenimi kaybediyorum beni öylece bıraktı başıma bir şey geleceğinden korkmadan. Bu düşünce beni yaralıyor.
Tekrar tekrar güzel günler yaşıyoruz çok güzel günler. Ama üst üste tartışmaya başlıyoruz. Bana yalan söylüyor bir kez. Tavırları değişiyor eski sen değilsin dediğimde hiçbir şey ilk zamanki gibi olmaz savunmasını yapıyor. Ben eskimek değişmek istemiyorum ben sevme sebeplerim ortadan kalkmasın istiyorum. Kendi içimde sürekli bir mücadelem mevcut. Çünkü ben de değişiyorum, kırıldıkça keskinleşiyorum. Ben keskinleşmek istemiyorum. Ama sevdiğine eminim çünkü beni mutlu etmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Aşkla bakıyor. Ben de seviyorum bir insanın bir insanı sevemeyeceği kadar, aklın idrak edemeyeceği kadar. Tek dayanağım o sevgi sanki.
Yemekhanede kavga ediyoruz. Ben de çok gencim fevriyim o zamanlar alttan almayı pek bilmiyorum. Bildiğim tek bir yöntem var tartışma anında yurda kaçmak, birbirimizi kırmamak için ortamdan kaçmaya çalışıyorum o bunu hep terk etmek olarak anlıyor. İlgisi yok. Tartışma esnasında otur şuraya diye bağırıyor elini yumruk yapmış eli havada. Bana inmiyor o el bana uzakta. Bir kaç saniyeliğine dünya duruyor sanki. Yanlış görüyorum masaya vuracaktı herhalde diyorum. Kalkan el iner bunu farkındayım. Dikkatimi çeken şey son zamanlarda kavgalarımızda sürekli bela okuması. Bir şeye bela okursan o asla düzelmez. Elini oraya buraya vuruyor sinirden. Öfke kontrolü konusunda problemi olduğunu düşünmeye başlıyorum. İlk kez böyle şeyler görüyorum çok ürkütücü çok:
Gel zaman git zaman çok fazla kavga ediyoruz ve ayrılıyoruz. Ayrıldıktan sonra bir durakta rastlaşıyoruz. Şehir merkezine gideceğim ben. Burdan sonrasını yazmak çok güç. Otobüse biniyoruz ve saçma sapan bir sebepten kavga etmeye başlıyoruz. Bana senin kafanı bu cama sürterim falan diyor yarım saat boyunca bana şiddet içerikli tehditler savuruyor o kadar utanıyorum ki erken iniyorum otobüsten bu da iniyor. Bırak çekil diyorum tek istediğim uzaklaşmak, korkuyorum o kadar çok korkuyorum ki eminim o an, o bir insan değil o an bir canavar. Gözü dönmüş gibi benim karşındaki sevdiğin kadın. Kolumdan tutup çekiştiriyor atmye çekiyormuş yemek yedirecekmiş bana. Az önce beynini dağıtırım diyordun kafanı sürterim diyordun ne yemeği. Beni döveceğini düşünüyorum yani o kadar zor bir an ki kelimelerin yetmiyor anlatmaya. O kadar çaresizim ki. Birileri geliyor yardıma. Kurtarıyorlar beni. Kurtarıyorlar mı bilmiyorum. Önce karakola gidiyorum. Sonra annem arıyor ikna ediyor beni karakoldan çıkmam için. Gerek yok diyor hayatıyla oynama. Yurda gidiyorum koştur koştur. Duşta 4 saat suyun altında öylece duruyorum sürekli ağlıyorum. Kabullenemiyorum. NEDEN? Kafamdan geçen tek şey neden ve nasıl olduğu yemin ederim adlandıramıyorum. Bu insanı senelerdir tanıyorum sezmemiş olabilir miyim? İşin korkun. yanı ne biliyor musunuz seviyorum o gün bile ertesi gün ya da ertesi gün de. Pek sağlam olmayan bir binada kalıyorum her akşam arayıp umarım ölürsün temalı şeyler söylüyor sürekli beddua ediyor. Psikolojim harap oluyor beni hasta ediyor.
Bunun bi iyi bi kötü yanlarını psikolog bir arkadaşımla paylaşıyorum. Çoklu kişilik bozukluğu sanırım diyor. Kontol altına alınabilir öfke problemi de ama o zamana dek uzak dur. Uzak durmaya çalışıyorum kendimce. Çok zorlanıyorum. Bir de hayatına girdiğim insanları iyileştirmek gibi bir misyon edinmişim çocukluktan beri. Kötü biri değil belki hastadır diyorum. Benim için önemli olan hala beni seviyor olması ve kötü biri olmaması. Belki diyorum abartıyorum, abartırım ben olayları çünkü bazen. Sonra bir arkadaşım o dönem biriyle tanışıyor. Bunda büyü olduğunu söylüyorlar. Haa diyorum tamam böyle değildi bu çocuk aslen böyle değildir bunlardan olmuş. Ya nolursa olsun kabullenemiyorum. Kötü diyemiyorum. Değişik bir psikolojideydim bilmiyorum.
En son gün 7 Temmuz 2012. Keşke o günü hafızamdan silebilecek bir teknoloji olsa. Yıldönümümüz sana sürpriz hazırladım diyor. Gerçekten çok güzel bir sürpriz hazırlamış. Tek düşündüğüm inşallah çok para harcamamıştır oluyor burs alıyor çünkü zorda kalsın istemem. Bir umut doğuyor içime bugün her şeyi düzeltebilir belki ona yardım etmeye hazırım. Sevgi her şeyi çözer diyorum. Dışarda pek et yemem ama o gün yediğim et az daha beni zehirliyor. Orda tartışıyoruz aslında midem de korkunç bulanıyor sesini yükseltiyor olay çirkinleşmesin diye kalkmak zorunda hissediyorum. Yine kaçıyorum. Peşimden geliyor ilk hatırladığım 'gerizekalı' diyişi. Hayatım boyunca annemden babamdan 'deli' lafımı dahi duymadım bir tek fiske yemedim. Şiddet denen şey beni o kadar korkutuyor ki. Sonra bi cafeye giriyoruz. Et yüzünden o kadar kusuyorum ki kan kusuyorum bir müddet sonra. Bu dışardan bağırıyor 'sakın bir şey gelmesin başına ölme mölme başıma kalma' hayat boyu hiçbir küfür ve söz beni bu kadar incitmemişti. Çıkıyorum ordan ciddiye almıyor sanırım elinde fotoğraflarımızın olduğu çerçeveler var yere atıp kırıyor onları. Ayakta pek duramıyorum omzundan tutmaya çalışıyorum itiyor beni. 5 dakika sonra yan kaldırımdan biri geçiyor sınıfımızda beni senelerdir seven bir çocuk var. Onu görüyır bu bir anda sarılıyor bana aramızda bir sorun olmadığını göstermeye çalışıyor sanki. Hayatımda hiç bir gecenin kıyamet olacağını düşünmedim o gece kıyamet oluyor bana. Yavaştan başım dönüyor kendimi çok kötü hissediyorum gelmek istemiyorum deyip kaldırıma çöküyorum. Sağ bileğimden tutup çekiştiriyor o caddenin sonuna kadar. Yurda vardığımda sabaha dek ağlıyorum. Hazmedemiyorum. O hasta değil o büyülü değil o kötü. O kötü biri. Bunu kendi kendime söyleyip söyleyip ağlıyorum. Etlerim kopuyormuş gibi bir his. Kendime yediremiyorum ona yakıştıramıyorum dahası bu olanlara rağmen hala onu seviyor oluşum için kendimi bağışlayamıyorum.Ordan kaçarak eve döndüm bir daha da onu hiç görmedim. O günki çekiştirmeden dolayı bileklerimde günlerce geçmeyen izler olmuştu sağ bileğim 2 gün şişti.
Olaydan bir kaç ay sonra Ankara'ya yerleştim. Sağ bileğimde aylarca iplerden bir dolu bileklik vardı. Neden biliyor musunuz çünkü bileğime bakamıyordum . Her akşam yastığa başımı koyduğumda ağlıyordum sanırım 2 sene her gün ağladım. O adamı tamamen silip tüm bunları unutmak 4 senemi aldı. Olaylardan sonra her gün 1 ses kaydı yapmıştım. Hala açıp dinleyemem onları. Ruhum o kadar derin yara almış ki. Üzerinden çok uzun seneler geçti ama ben hala 7 temmuz tarihini gördüğümde o günü eve kapanarak mutsuz şekilde geçiririm. Ruhumun imdat çığlıklarını duyarım. Ben bir insanı sevmek dışında hiç bir şey yapmadım hiç birini hak etmedim. Ömür boyu bana miras kalacak bir kırgınlığı kaldırabilecek bir yüreğim de yoktu ama kaldırdım. Belki de kaldıramadım bilmiyorum. Biliyorum ki 7 sene değil 27 sene de geçse ruhum aynı şiddette sancıyacak. Çünkü bunu bana bir yabancı yapmadı öyle olsa daha kolaydı bunu bana en sevdiğim insan yaptı. Eğer daha erken kabullenseydim tüm bu olanları senelerimi kaybettiğim bir travma olmayacaktı belki de. Bu kadar kırılmayabilirdim. Yazıyorum nolur siz yaşamayın diye. Her ne varsa hayatınızda bu ya da buna yakın nolur kabullenin nolur sizi yavaş yavaş yok etmelerine ağlayarak karşılık vermeyin.
Ben tekme tokat yumruk şeklinde bir fiziksel şiddete maruz bırakılmadım bu hikayede. Ama ben kolumadn tutup yol boyu sürüklene sürüklene götürüldüğüm 2 günü de bir gün bile unutmadım. Unutmayı o kadar çok isterdim ki unutabilmeyi. İnsanlar insanlara sevgilerini hatırlıyorlar ben kadınlık onurumun ayaklar altına alınışını. Bir insan bir gün içinde ne kadar sevilmeyebilirse o kadar sevilmedim. Bu yazıyı bir şiddet mağduru olarak yazıyorum. Bugün bana ne kadar güçlüsün, nasıl böyle kaskatısın diyen kadınlar için yazıyorum. Dün inmeyen o tokat, yumruk ya da her neyse devam etseydik inecekti hepiniz biliyorsunuz. Bir gün bu travmayı unutacağımı biliyorum. Hak etmemiştim diye düşünmeyi bıraktığımda belki. İnsanlara güven problemimi aştığımda belki. Kalbimi temiz tutma savaşıyla iyi biri olarak yaşamayı tamamladığımda belki.
Bugün yaşanan o olaydan sonra çok düşündüm. Nolur sadece eş sevgili değil arkadaş komşu akraba her kimse size psikolojik ve fizyolojik şiddet uyguladığında ondan uzaklaşın. Delirmemek için zarar görmemek için ileride yaşayabileceğiniz o güzel günler için uzaklaşın. Dilerim yolunuz hiç sizi yaşayan bir cesede dönüştürecek kadar kötü insanlarla karşılaştırmaz. Sevip sevildiğiniz ve hiç incinmediğiniz günleriniz olsun. Sevgiler.
DİPNOT:Bu yazı 2015 yılında yazılmış, buraya yeni taşınmıştır.